17 Eylül 2007 Pazartesi

Analiz

Bir hedef gölgesi gibi kaçamak ve bir ayrılık sonrasında yağmurun getirdiği hüzün kokusu. Toprak sonsuza dek terk etmiştir yatağımda yatan kadavrayı. Penceremden içeri akan rüzgar biraz seni, biraz yalanı taşır odama. İlham perim sonsuza dek bırakmıştır beni.
Ben hiç böyle aşık olmamıştım yalnızlığıma. Ben hçi böyle yalnız aşık olmamıştım!
Şimdi fırçamın ucunda ki renk cümbüşü ile susuzluğumu boyuyorum.
Parmaklarımdan sarkan iplere dolanıyor baktığım tüm gözler. Bir korsan paslı kılıcıyla başımı gövdemden ayırıyor. Başım, senin dudaklarının arasına düşüyor, gövdem portakal tarlasına.
Bir varmış bin yokmuşlu bir masala başlıyor kırmızı elbiseli yosma kum perisi. Biz oturmuş tahta bir çubukla, kumperisinin eteğini kaldırıyoruz.

Utanıyoruz sonra; yüzümüz, cehenneme dönüyor.
Kesik damarlarımdan fışkıran, çağlayan kan!
Kanı içiyor kristal kadehte yosma. Uzanıyor. Utanıyor sonra tanrıdan hiç inanmadığı kadar.
Ayak uçlarımızdan, beynimize yürüyen tutku. Tutukluk yapıyor cinayet aleti. İyi giyimli bir tefeciden satın alınır en yüreksiz aşklar...

Hiç yorum yok: