Nacizane bir evim var. İlk kez yıldızları görüyorum uyurken, sabahları da denizi...
Buraya geldim geleli yüzüm kurutulmuş otlara benzemeye başladı. Sadece resim...Tonlarca kağıt ve kalemin arasında nefes almaya çalışan bir çift akciğer. Bir kedim olsa, ciğerlerimi ona verip bu dertten kurtulabilirdim.
Ben kendi bedenine otopsi yapan ilk kişiyim. Üzüntüm, amuda kalktığımda ayaklarımın tavana değmemesinden ibaret. Hastalığın son evresi. Dünyam klozetle kalorifer arasına sıkışmış silikon. Avuçlarım yanıyor.Sürekli halüsünasyonlar ve çekmecemde ki lavanta torbası.
İçime çektiğim gecenin sakinleştirici etkisi yok oluyor ve ben kuduruyorum, yollarda bağıra çağıra gezemediğim için. Bir bu prangalar eksikti! Dışarı çıakr çıkmaz çam devirmeye ant içtim. Aslında sarhoş bedenlerin soylu kabul edildiği bir ortaçağ kasabasında yaşamalıydım ben. Belki de Michelangelo' nun yalakası olabilirdim ya da sinir bozucu bir sanat eleştirmeni...
Unutmadan, dün kestiğim tırnaklarımın idrar söktürücü bir özelliği var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder