26 Şubat 2010 Cuma

uzun soluklu sessizlikler iyi gelmiyor bana... bu kadar biriktirmek tüm yaşanmışlıkları, ve her fırsatı değerlendirip tıpkı gizli bir define gibi, içimde ki bunca sözü, bunca acıyı sevinci kelimelerimle kusamamak... iyi gelmiyor.
neden oluyor bilmiyorum. belki tam bir istikrarsızlık hükümran diye dünya(m)da...
belki tam bir soyutlanma kendimden bile...
neden oluyor bilemiyorum? diyor ütülenmiş beyin kıvrımlarımdan bana geri dönen sesim...
1- kavrayamama(algısal ilüzyon)
2-sonsuz gibi gelen bir hezeyan ve travma
3-ipini koparmışcasına, hayatın tüm acılarına kollarını açmak
4-ve kopmuş ipini eline alıp kendini sonsuz bir kuyuya bırakmak.
5-yaşadığı tüm duyguları, bulduğu tüm kelimeleri ,o karanlık ve ıslak ruh kuyusunda biriktirmek...ve biriktirmek... ve biriktirmek...
ta ki, artık onları muhafaza edebilecek bir hafızan kalmayana, başının ortasından şakaklarına doğru süzülen korkunç bir acıyla sarsılana dek...
6- bisiklete binmeyi unutmadığını kendine yeniden kanıtlamak için, parmaklarını yalnız kendi zihninin hayrına kullanmak.
7- tedavi( yazmak)

korkular, yaşadıklarıma zarar veremesin diye, onları bir çırpıda ve eksiksiz yaşama hevesim, dönemsel olarak yazmama mani oluyor evet. ve evet, bu çokbüyük bir küstahlık özüme...
hayatımı yönlendiren zihnim, yaşayan bedenim ve kalbim, tüm bunların sonucunda beni bana ve tüm sevdiklerime anlatan parmaklarım...
işte ben buyum.
hayatım parmaklarımdan süzülen boyalar gibi...
renk renk... çeşitli yoğunlukta...
" geri geleceğimmm!" diye bağırmıyorum artık.
geri geliyorum, ansızın yok olduğum gibi.
kimseler bilmeden, tıpkı gittiğimi görmedikleri gibi...
ve içimden bağırmak geliyor yine:
"başardın lanet olası! yine ve yine küllerinden doğuyorsun!"
bıkmadan, bakmadan geriye... hep ileriye... daha ileriye...
korkumu yendim. gidebildiğim her korkumun üzerine gittim.
sonunda gördüm ki, kaybeden olmadım hiç. bir kaç kanayan yara dışında... bir kaç çizik...
hep söylediğim gibi, yaralarımı kendim yaladım ve iyileştim kuytularda, derinlerde...
nefesimi tutarak bunca zaman.
ve bu kez öğrendim ki; bir şey beklemezsen, daima en güzelini yaşıyorsun aşkın da, acının da...sevincin de...
nefes almak gibi yaşayacaksın.
mekanik, güdüsel.
tamamen teslim olarak.
gözünü karararak.
ve asla
VAZGEÇMEYEREK!
ucunda ölüm bile olsa...
ölüm dediğin nedir ki?
yaşam kadar mucize.

Hiç yorum yok: