evet, bazı sözcükler vardı:
cığlık, lisan, inanç, firuze gibi...
duvardaki afişin altına oturdum.
bir köpek çıktı kucağıma.
öptüm onu, adını sordum.
bunu tatlı bit uyuşukluk içinde yaptım.
etimden yaralar sızıyor.
kucağıma bir köpek çıkıyor
sen,
herhangi bir maviden bir dolabın çekmecelerini
alelacele açıp kapatarak
sesler buluyordun... ne arıyordun?...
neyi katbetmiştik hayta? niye vaktimiz yoktu?
sen, tekrarlanıyordun.
katil kimdi ya da hiç melike demirağ
dinlemiş miydin?...
bilmiyorduk hayta!
ah şu radyo skeçleri!
hüzzam adası...
bizim yurdumuz..
büyüdüğümüz şey...
hep, bir bütün gece seviştik.
o, odasında kendi ağladı.
sen bir ara:
-bu ayrılışlar, bu tanıklık ki, bu korkuluklar...
ben kalkıp, karanlıkta topal,
sayıkladıklarını, defter sayfasına kaydettim.
içeri baktım. telefon uzun uzun çaldı.
telefon karşısına geçip soyundum.
ölmek istedim.
enrico moriconne ve profesionelle!
hüzzam adası'nın sihrini hatırladım.
o, tek ve güzel martıyı.
gösüme bir atlantis gömüldü.
bu sersemce bir güz yağmurunun
ara sokaklardan bi başına denize gittiği gün...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder