der ki:
- saçlarımı kesmiştim.yaşadığım bu kentte hayatın durduğu belliydi.çok güzel şeyler yaşanmış olmalıydı.çok güzel insanlar, çok güzel zamanlarda birbirlerine çok güzel sözler fısıldamışlardı mutlaka. duyduğumu kısmen hatırlıyorum.elelrim henüz titremiyordu. henüz gitmeyi göze alamıyordum. çok sigara içiyordum. çok dolaşıyordum.sanki herkesi tanıyordum.telefonum durmuyordu.porta kutum mektup doluydu.alkolün dalgalandırdığı günlerde, bir takım silüetlerle saatlerce konuşuyordum. ertesi sabah ceplerimi boşalttığımda yüzlerce kartvizit buluyordum. tepkiler doğruydu, ama şekli yanlıştı. kıyılar, haddinden fazla kalabalıktı. özelliklerimizi yitirmiştik. herkes birbirine benzemeye başlamıştı. nedense, bu beni tedirgin etmiyordu. bir bütün'e tamamlanmak için sıraya girmiştik adeta.kokularımız silinmişti. çocuklar benden çok korkuyorlardı.zayıftım,pistim. dişlerim sapsarıydı. elmacık kemiklerim dışarı fırlamıştı. meteliksizdim. uzun cümleler ve uzun aşklar kullanamıyordum. 'uzun' sözcüğünden mümkün olduğunca uzak duruyordum. tekrar içindeydim.çocuklar benden çok korkuyorlardı.kemirilmiş tırnaklarım vardı. katildim. dişlerim sarıydı. yalnızlığımı diğerleri gibi malzeme olarak görmüyordum.
orada olmak istiyorum. burada olmak tam anlamıyla yalnızlık sayılmaz ama, orada olmak, onlarla eğlenmek istiyordum. sanki birebir yaşamak gibi yani. bire bir. + 2 eksi 5 = güzellik.
itibarını kaybetmiş martı gibiler. denize bakıp duruyorlar öylece... uçmak varken. kaçmak varken güneşe ve denizin derinlerinden onlara sunduğu onca güzel leziz şeyin tadına bakmak hayatta kalmak ayakta kalmak varken hemde. itibarını kaybetmiş martılar gibiler.. öylece durup yazık gözlerle bakıyorlar.
zaman, başımızda nöbet tutan bir asker değildir. zaman, kanayan derin yaralarımıza pansuman yapan bir hemşire hiç değildir. o sadece yapması gerekeni yapar. tıpkı senin yaptığın gibi. geçip gider geçmişi ve gelecğei vardır. şimdiki zamanı da. tıpkı senin gibi. gün gelir o da biter.
bir piyanistin elleri yetmiyordu müziği elleriyle tutmaya! mesele buydu.
gömleğinden buhar fışkırıyor. gözlerin tam tersi istikamette yol alan iki araç gibi.yazacak sözcüklerim gidip gelen görüntülere benziyor beynimde. toparlanmam uzun zaman alıyor. bir kaç kez vuruyorum. ne yapıyorsun diyor bana. ne yapmıyorum? ki sarılıp uyumak seni kendine getirecek mi?
biraz tuz bastım kestiğin yerlere. biraz kan kustum söylemediğin, mideme dokunan sözler yüzünden. geçti ama. sen geçmedin.sormuyorum uzun süredir. ne yapmam gerektiğini bildiğimden değil. bilmiyorum, biliyorsun belki de seninde tek bildiğin bu. bana dair.doğrudan konuşmayı sevmiyorum. doğrudan giden yollar daima sıkıcıdır çünkü. güzel olan hiç bilinmeyen ve maceralara açık hayal gücünü gazlayan o patikalardır. o patikalardan korkarsan bana hiç ulaşamazsın.
bilinen bir yoldan gidilen, göl kenarı değilim ben!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder