15 Kasım 2007 Perşembe

tek değil gece!meğer ne çok yalnız insan varmış bu şehirde.her kaldırımda bir gölge, her köşe başında yorgun bir şarkı.tango yapıyor sokaklarda kırık kalpli aşıklar, ama tek başlarına!ben seni unuttum derken şaka yapmadım. seni en hüzünlü kırmızıma sarıp, şehrin en acımasız saatlerinde gecenin bir yılan gibi içine süzülmesi için, çıkmaz bir sokağın kuytusuna bıraktım.şimdi dama çıkmış,elimde kesme kristalden kadehimle şarabımı yudumluyor ve sana ışığını göstermeyen tüm yıldızlara kadeh kaldırıyorum.uykumu bugün kapının önünden geçen bir eskice verip karşılığında eski bir masal kitabı aldım "içinden tren geçen yalnızlıklar".maça kızı! bisikletini hızla sürüp gidiyor önümden. anlıyorum ki: bir şehirde tüm ışıklar göz kırpıyorsa, aşk son nefesini veriyor demektir.herzamanki alışılmış sabah.yalnızlığım yine erken kalkıp kahvaltıyı hazırlamış.giyinmeliyim. dün gece içimdeki kahramanın afacan şakaları yüzünden kollarımda oluşan simli harfleri ancak gün ışığı geçirmeyen bir kazak kapatabilir.yaşlı ve yorgunsun.perdeyi araladım.seni(ya da "sen" den arta kalanları ) görebiliyorum.aylar geçti en son düellomuzun üzerinden.seni ben öldürmedim çıplak ayaklı prens!uyruna sustuğum her cümleyle barıştım. artık üzmüyorum onları.sadece arada bir adın geçince aklımdan, dipteki günlerimi vuruyorlar yüzüme ve biraz tartışıyoruz...hepsi bu!soluk ay taşı!hatırlıyor musun; seni sevdiğimi ilk söylediğimde bana kendi gezegeninden getirdiğin o yüzüğü hediye etmiştin.soluk ay taşı...ona bu ismi takmıştım.geceleri yüzünden yüzüme ay ışığı yansıtırdı. soğuk ve soluk. ölü gibi...
artık kendime yeni bir isim bulmalıyım. bu şehri ve seni, senden geriye kalan hastalıklı hatıraları en savunmasız zamanında terketmeliyim. uyurken mesela!yağmur yağarken ya da...arka bahçedeki çingelerle kaçacağım.yasseminler...ah evet! elbette ki onları köşe başında yıllarca suç ortağım olan akordeoncu ufaklığa bırakacağım.bir şarkının içindeki hüzünlü nakaratı, daima beni hatırlayarak dinle. çünkü artık bu tango diyarından tek başıma ayrılıyorum diyeceğim sana.sanırım asla tamir etmediğin o musluk damlatmaya devam ettikçe,akan her damla su, biraz daha acıtarak silecek yastığımdan yüzünü.kabaran yalnızlığını ve sahte gözyaşlarını bu kez hangi "son romantik" temizleyecek?endişelenmeyi bırakmalı. Jazz tüm yaralarımı iyileştirecek nasılsa.şiddetli bir kanamaydın. damarlarımı düğümleyen gerçeklere minnet borçluyum.bir denizkızı için en acıklı son:tüm hayatını geçirdiği okyanusu, ahmak bir aşk yüzünden terk etmek zorunda kalması olsa gerek.oksijenimi ödünç verdiğim gökyüzü, karşılığında beni başka bir egzegene götürecek. bunun için söz verdi.artık gitmeliyim. hoşçakalın lirik dramların süslü kahramanları!hoşçakal her gece yalnızlığına ağlayan tangocu soytarı! hoşçakal soylu aşkları barındıran soysuz şehir!ve hoşçakal en sancılı anımda beni önce kollarına alıp sonra kasıklarına bastıran sokaklar!kankardeş olduğum okyanus kokulu gözyaşım, hoşçakal!cebimdeki bir parça umutla kendi krallığıma dönüyorum.geri dönersem eğer,yıldızlar bozsun yeminini!
15/11/07

Hiç yorum yok: