17 Ağustos 2012 Cuma

Az Biraz Düşündüm Yine, Yazacak Yerlerim Ağrıdı

  "Ne demek efendim, Bey ve Amele?"
Sürekli çalıyor tam 15 gündür evimin karşısındaki caddede günün en işlek saatlerinde bu şarkı. Haliyle beynimin içinde de...
Çok basit bir soru ama cevabı tekmil edebi eserlerin toplamından daha da uzun, bu sebeple ne konuşmaya ne yazmaya çekiniyor insanoğlu. Rahmetli Aysel Gürel'le ölümünden önceki son karşılaşmamda oturup hasret giderip sevinçle konuşmuştuk olan bitenden, hayatından hayatımdan ve hatalardan. Bir kitap yazacak kadar çok şey var içimde demiştim. Yazmaman hayatındaki en büyük hatan olur demişti. ve eklemişti: " şöyle başlasın hatta giriş cümlen: Aslanın kediye boğdurulduğu bir ülkede Kadın olarak doğdum ben!"
 Bu cümle o kadar anlamlı ve iğneli ki aslında, herkes anlar hiç kimse üzerine almaz cinsinden. Tıpkı o muhteşem şarkının can alıcı cümlesi gibi şunca zamanlık ömrümün son 10 senesi sürekli aklımın içinde dolanıp duruyor ve ne hikmetse, olan biten her türlü rezaleti açıklıyor da zavallı ülkemin topraklarında.
  Bir korkusuzluk peydahtı içimde ezelden beri. Son yıllarda tüm bu yaşadıklarımdan, bunca kayıptan bunca savaştan sonra daha da güçlendi. Bir sürü şey yazmak, yazdıklarımı herkesle paylaşmak( bilhassa karşıt görüştekilerle) ve devamında çarpışmaya devam etmek istiyorum ama nereden başlayacağımı asla kestiremiyorum. Taktik insanı olmadım ben hiç bir zaman. Doğallık ve spontane gelişmelerden yana oldum. Ama üzerinde düşünülmemiş ve bir strateji geliştirilmemiş bir savaş, hükmen malup olmak demektir bunu da biliyorum. Korku Faşizmin en kuvvetli silahıdır ve o silah sadece benim gibi korkusuzlara işlemez, yani korkusuz olan herkesin BERABERLİĞİN gerçek anlamını kafasında iyice oturtup tek vücut olması gerekir ki korkusuz kişilerin tek vücut olmuş düşünce ve bedenleri faşizmin o herkesin dudağını uçuklatıp geceleri kabuslarına giren silahını alıp toprağın 7 kat altına gömebilelim. İnsanoğlunun acılar içindeki ruhu da özgürleşsin ve Adalet yalnızca bir kadın adı olmasın ülkemde.
 Bu ülkedeki beyleri kim bey ameleleri de kim amele yaptı mesela? Seçici yüksek hakem kurulu kimlerden oluşuyor? Kimin neyi ne kadar alacağını, ay sonunu kaç parayla getireceğini, getiremezse hakkını isteyip isteyemeceğine kimler karar veriyor? Sağlığımız neden sağlık sektörünün kobayı oluyor mesela? bizler yukarıdakiler için üzerinde deney yapılabilecek değersiz bir kaç beyaz faremiyiz sadecece? okullara kaç yaşında başlayıp, sosyalleşme sürecinin daha en başında küçücük başlarımızı hiç ait olmadığımız tanımadığımız bir alfabenin "elif be" siyle ezilecek yılanlar olarak gören o muhteşem eğitim guruları kimler? Mesela ben başımı erkekler tahrik olmasın diye kapatmadığım için o kutsal kitap(!) ta ki emirlere göre hakikaten orospu mu oluyorum diğer herkese göre?oysa erkeklerin tahrik gücünün bu kadar düşük ama tahrip gücünün bu kadar fazla olduğunu öğretmeliler bize Tinerci olmadığımızı düşünen sosyal demokrat öğretmenlerimiz ki ayağımızı ona göre denk alabilelim. Mesela ortadoğunun batısında evrensel bir yaşam tarzıyla yetişip büyümüş ama kökleri bu toprakların en kurak ve tehlikeli yerlerinden birinde bulunan benim gibiler için dışlanmayı, taşlanmayı, saygı duyulmamayı ve kökten yokedilmeyi hakettiğimizi düşünen ve bunu milyonlarca insana düşündürenlerin, işledikleri bu insanlık suçlarını, erdemsizliklerini, canilikle sürekli kaşınan kanlı dişlerini, din ahlak namus adalet hak diye diye etimizi kemiğimizi kanımızı isteyen bu faşizanları gören bir tek ben miyim ZAVALLI CAHİL KARANLIĞINA BÜRÜNMÜŞ % 80i APTAL İNSANLARIYLA aydınlık ve medeni ülkemde?
 gözlerinin feri gitmiş çocukları, aç sefil, geleceksiz bırakanların ölmeyi bile haketmediğini, ölmeyecekleri gibi cehennemden bile kötü bir yeri boylamalarını arzulayan ben miyim? Kendi ülkesinde 18 ine yeni girmiş gencecik oğlanlar sevdiceklerinin hayalini kurarak ve son sigaralarını içerken bir av havyanı gibi  avlandığında onar onar, yüzer yüzer ölülerimizden dağlar oluştuğunda denizlere paralel, bu ülkenin coğrafyası tehlikeli bizim görevimiz tehlikeyi yok etmek değil durumu stabil tutup millet vekilliğinden, ceplerinizden emekli olup milyarlarımıza milyarlar katmak, giden 3-5 KELLE için meclis mi toplanırmış efendim diyecek kadar onursuz haysiyetsiz insanlıktan yoksun adı insanlık tarihinde geçen en barbar adamın bile yanında iyi kaldığı canavarları  her gördüğünde öfkeden deliye dönen hiç bozmadığı ağzına gün yüzü görmemiş küfürler yerleştiren ben miyim sadece?
 Bu toplumun beynini nasılsa kullanması sakıncalı diyerek bir gece de mi aldılar ameliyatlarla ansızın, tıpkı bir gecede geçirilip söz söyleme hakkı bile tanınmayan alacakaranlık hikayelerine benzeyen yasaları gibi...
Ama yooo...
Biz varız. Ben varım. Çocuklar var. Güneşli güzel günler göreceklerine inanan bizler varız.
ve bir şey daha varsa bildiğim savaşlara dair,onların tercih ettiği gibi kaçak ve belden aşağı dövüşünde ötesinde adından söz ettiren ve başarısı takdire şayan bir yol daha olduğudur. Ve o da işte bizim tercih edeceğimiz yoldur!

Şimdilik bu kadar yeter aklım,yarın yeni bir gün. yeni bir savaş daha var ruhumuzda tüm kötülere karşı, tek başına!

Hiç yorum yok: