16 Ekim 2008 Perşembe

Wrist Cutters

zirvedeyken bırakmaktan bahsediyoruz. daha dogrusu zirvede yerini sabitleyip bırakmaktan.
tamamiyle bırakmak ama...
bunun için pek çok yol sundu bana.
bense tercihimi wrist cutting den kullandım.
pek çok sebebi varbunu seçmem için. ilki acıyla kankardeş olmam.
ikincisi ise kanımın yaklaşık 3 de 2 sini sıcak su dolu bir küvete 15 dk da bırakabilecek olmam.
üçüncüsü ise, gerçekten bu hayatın beni çok yormuş olması. ve bu yorgunluğu ılık ılık akan kanla
sıcak içilen bir bardak adaçayı gibi sakince atabilecek olmam.
gecenin bir yarısı neden böyle iç karartıcı konulardan bahsediyor olduğum konusuna gelince;
sanırım aldığım 4. dublenin etkisinden olsa gerek, ve hayatımda iyi giden onca iyi şeye rağmen
yinede iş hayatımda umduğum başarıyı 30 yaşına kadar yakaladım yakaladım yakalayamadım elime aldığım en kesici aletle önce bu global krizi, daha sonra beş para etmez seviyesiz iş verenleri tek tek kesmek düşüncesinden kaynaklanmış olabilir tabi...
tam olarak emin değilim.
şu anda ise aklımızdan atlı karıncalar geçiyor.
küçükken atlı karıncaya bi kaç kez bindim ben. sevmezdim pek. ne o öyle dön baba dönelim...
kaprikornların üstünde filan.. manasızca... masif çemberin ya içindesindir ya dışında...
ben daha çok çarpışan arabalara binerdim.
babamla birlikte. ben sürekli direksiyonu delice bağırıp babamdan alarak gözüme kestirdiğim bi arabanın üstüne sürer, deli gibi defalarca çarpar ve aracın haşat olduğuna emin olmadan ya da araçtakinin sarsıntıdan kustuğuna, direksiyonu vermezdim.
acaba atlı karıncalara olan antipatim, çarpışan arabalara olan delice hevesim sonraki hayatımı şekillendirmiş ve beni duvarlara çarpa çarpa kendini yaralayan bir insan haline getirmiş olabilir mi?

tüm bunlar kafamda dönüp dururken, duyduğum ses ve aldığım haber tüm gece güzel rüyalar görmeme sebep olacak...
sende güzel rüyalar gör....
az kaldı.
az...

Hiç yorum yok: