bu benim hayatim.
anlatacak o kadar cok sey var ki...
bu kadar cok sey karsisinda
susmayi tercih ediyor dudaklarim.
ellerime yeniden yazmayi ogretiyorum.
ruhuma cektigi acinin bitecegini yineliyorum.
bu benim hayatim.
aslanin kediye bogduruldugu bir ulkede dogan,
koca gozlu, uzun hissiyatli bir kadinim.
simdi ise cok yabanci bir ulkenin,
buzlari arasinda, kendisiyle her yeni sabah
ve her yeni aksam, yeniden yuzlesen bir kadin...
is kokuyorum. sanki yanmis, kavrulmus ve
dumani okyanusu asip
tum martilara " beni kurtarin" mesaji vermis gibi,
simdi yalnizca bekliyorum...
kafam karisik. tipki incecik ipek tellerinin
dugum dugum olup tek cozumun onlari kokunden kesmek
oldugunu biliyor gibiyim.
gozlerim bugulaniyor. aglamiyorum ama.
kendi eserime bakiyorum simdi.
tum bunlara suc ortakligi yaptim.
denedim en azindan.
hala deniyorum.
her denemede, kendimden biraz daha eksiliyorum.
bedenimde surekli yeni kesikler aciyor bu.
o kesiklere kimse merhem surmuyor.
kendi bedenimdeki kesiklerden iceri
akittigin zehrin yayilmasini izliyorum.
surekli yayilan ve yayildikca
kararan bir zehir...
yapmam gereken tek sey,
seni ve zehrini oradan emip
tukurmek.
sonra kesiklerime tuz basip
olabildigince uzaga kosmak...
belki iyilesecegim gunu beklemek.
tek yapmam gereken bu.
simdi kendi kendime soruyorum:
kirmizi hap mi? mavi hap mi?
kirmizi hap seni evine goturecek
mavi hapsa tum hayatini kabusa cevirecek.
secim zamani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder