2 Kasım 2007 Cuma

Anlatıların Yanıltıları İçinde Sanıltılardan İbaret Alıntı

tıpkı bazı takım elbiselerin, tıpkı bazı erkeklerin üzerinde; denize kavuşmak isteyip akacak mecra bulamayıp, akmak isteyen nehirler gibi durması durumu.C://[Metanet ile sefalet çekerek, Kıyamete Kadar tasıyacagımız Emanetlerimizden, Kefalet ödeyerek kurtulmayı beklemek hıyanet, cehennemde Yanmaya delalet... Hakkımı ver de gideyim ADALET... ]
kendimi tam iki evet yanlış duymadınız iki kez yukarıdan izledim ben üçüncü de kolay kolay geri dönemeyebilirim belki aşağıdaki bene ee hayat!astral diye bir şey yoktur! intihara teşebbüs çeşitli ecel yolları aşırı alkol ve drug alımı trafik ve çeşitli kazalar ile kurtulunan fakat o arada kendi oynadığınız filmi ilk kez gördüğünüz an.
kulağımda, tam oracıkta, ellerinden elime sürünen o küçük yeşil kertenkele.iyiyim ben. gerçekten! çok eğlendim hepsini gördüm ve üç arttırdım da!

-özgürlük anıtından daha özgürüm, göze çarpan bir kaidem bile yok.

eskimiş bir masa gibiyim. üzerimden ne aşk,ne savaş ve ah ne yalnızlığa yazılmış yazılar geçti... kalemlerin masajıyla ayaklarından kurtlanmaya başlamış, yer yer cilası dökük ama binyaşanmışlığın kalesi gibi olan düşmek bilmeyen bir masa.duygusal anlar yaşamıyorum anlar duygularımı bastırıyor. hem zaten gözlerinle göğe bakıp gülmek gibisi de var mı?
başladığın işi bitir cyrano! sadece kendine gülmekle geçmez bu hayat! heyhat!
varlığımdan çok yokluğumu hisseder insanlar o halde varken kıymet bilmemek de ne?
ellerimi yaktı. sonra ayağa kalkıp zıplamaya başladı o durduğunda ben çoktan karışmıştım rüzgara.biliyor musun? bugün ellerim de simli uçuçböcekleri gezinip durdu öylece...

-intihar, tek çalgılı bir orkestradır. çalgı, meselenin özüne göre değişir. mesela karşılıksız aşk ise,keman. mesela karşılıksız çek ise, darbuka. mesela ailevi çatışmalar ise, davul. mesela sıcak çatışmalar ise, piyano. mesela yalnızlık ise, trompet. mesela sen ise, düdük.!

ve her kadın, yaş aldıkça annesine benzer giderek... işte kadınların sonsuz trajedisi de budur.
kişinin bedensel fiziki eylemleri ile beyinsel eylemleri arasında arada tam orada kalması, bazen hele ki sabahsa bu an eğlenceli olabiliyor. tüm sesler, düşünceler birbirine karışıyor sanki yüzbinlerce kişilik bir konser alanında sahnede çalan ayrı bağırmakta dinleyenler ayrı.
hayatından geçen her sevgi(li)yi yaşanmış ve parlak bir inci gibi ipe dizer insan. o ip ki yüzlerce inciyi irili ufaklı boynumuzda bir utanç ya da bir alamet-i harika gibi taşımamızı sağlar. koparsa inciler değil biz oluruz yerlere dağılan!
iki öznesi olan bir cümle kuramaz aşk!
sen ufacık bir çocuk gibi bisikletini ite ite önümden geçerken ben başka mahallelerde başka çocukların misketlerini çalıyordum. orada gördüm seni. içim tekerleklerinin önüne attı kendini. çiğneyiverdin. görmedin.hiç üzülmedim ama. hiç yanmadı canım. belki biraz sülfür koktum biraz karardı yüzüm. yine olsa yine yaparım dedim. duymadın.
içimde köpüklenerek büyüyen tam ağzıma yaklaşırken çağlayan bir nehir benden sana dökülen tüm cümleler.
Septik,neler oldu sana dostum! oradasın görüyorum selam vermez oldun. ne oldun? ne umdun, bulamadın kendini kestin benden özerkliğini isteyen bir aort gibi.
benim için her geçen günden daha aynı her yeni gün.ne yapsam da daha iyi performans sağlayayım diye; nasıl iyileştireyim, geliştireyim kendimi diye, topladım pılımı pırtımı dağa kaçıp düşündüm.o dağda ruhumu üşüttüm işte. düşündüm, düşündüm... içimden poyraz karayel esti savruldu boz küllerim.tahminim savaş yazdığım alarm bekler ve kapıda nöbetçi zaman.
işine gelmeyeni silsen neyi çıkarabilirsin ki zihninden çaldığın senfonin içinden bir notayı bile eksiltsen bitsen...gitsen.görsen de amasın. ama'larım için yetersizsin. kaç satır? kaç katır?unutmamak gerek. yaralar iyileşse de, izleri kalır geriye. hakkımı ver de gideyim adalet! kalk kalk gidelim!

Hiç yorum yok: