Tuhaf zamanlar içindeyim.
Onlar, hiç bırakmıyor peşimi, kaçtıkça yaklaşıyor huzursuzluklar.
Bir sigara rahatlatıyor. Bir nefes…
Belki orada bulamadığım bir ses…
Sen ve ben ve o ve herkes…
Alametleri izliyorum bir bir…
Bir...
Sanki ilk kez çıkıyorsunuz kaşıma sizi daha önceden tanıyor gibiyim!
Elleriniz ne kadar uzak, ne kadar soğuk. Belki sizin kışınıza hazırlanıyorum, içimdeki son kayınları keserek…
İki…
Sözlerin aldatıyor beni. İhanet bu! Kanıyorum sözlerine. Kan sızıyor kalbimden
Kana kana içiyorsun açlığımı…
Ve üç!
Sen bir soytarı bilgesin. Nerede ne zaman yaşlandık, ne zaman yabancılaştık
Bilmelisin!
Dört…
Lullaby! Asla yanılmadı… O, sarsıcı tüm aşkların fonu oldu… Seçti ve seçtikleri beni daima ezip geçtiler, binlerce alevli süvariyle… Bir savaş alanının ertesi güne taşıdığı yıkım gibi her çaldığında yeniden yazıldı lanet…
Beş!
Uyuşmak istiyorsa tüm bedenim, aklım gözlerime oyun oynuyorsa, karanlıklardan korkmuyorsa ışık artık ve koşuyorsa kollarına onun, karanlık ışığı geri çevirdiği an, aşk anlamını yitiriyor demektir ölümlü bedenimde… Beni tazele!
Altı!
Sol omzumda beliren bir yangın gibi dilimden sana dökülemeyen her kalp atışı.
Her kalp atışımda bir kelime damarlarımdan, yine damarlarıma dolaşan. Ölmeme izin ver.
Bırak öleyim senin için. Senin içinde öleyim. Sol omzumda kırık bir kemik. Sivri köşeleri her nefesimde etime batan. Bırak senin için yazılsın tüm sonelerim. Artık terk etmeliyim!
Yedi!
Yoklukta var oluyor dile gelemeyen her şey… sen bunları göremeyeceksin. Gördüklerini bilemeyeceksin. Bildiklerin asla çözüm getirmeyecek. Benden sonsuza attığın her adım, seni biraz daha yaklaştıracak hiçliğe. Yaşamamız gereken her şey, attığın adımların izinde uzaklaşacak bizden… Sahi, biz olduk mu?
Sekiz!
Esaret tüm zincirlerimi esir aldı bu kez. Kaçmalısın! Kaçmalı ve kaçtıkça bana daha yakın olmalısın. Ne kadar dayanırım ki buna? Dayanmak dizginlemiyor içimden akan çağlayanları, gözlerimden akan yaşları… Yaşlarım derin bir uykuya dalıyor. Her uykuda yine seni görüyorsa kapalı da olsa gözlerim, sen benim zihnimsin artık! Zincirleri kırmalıyım.
Dokuz!
Birbirinden uzaklaşan her doğru, senden uzağa giden beynimin kıvrımlar gibi. Duymalısın. Görmesende bakmalısın artık! Bırakmalısın! Sessizlik bizi koynunda ne kadar besler ki? Bıkmadın mı kadın hayallerimi sorgusuz boğmaktan, sıkılmadın mı?
On!
Sona doğru, sana doğru attığım her adımda biraz daha perçinleniyor içime, anlatamadığım yalnızlık ve karşılanmayacak her sözcük… Pervasızlık… Acıtıyor artık. Kalp atışlarım yavaşlıyor. Bana yaşamı yeniden vermelisin. Bana yaşamı yeniden öğretmelisin seninle.
Onbir!
Acele… Ecelim oldu… Beni toprağa gömdün. Doğmadım. Nefes alamadım… her yer yine en başındaki gibi karanlık. soğuk ve kan sızıyor yine… Canımdan can akıyor toprağa…
KIYAMET KOPSUN!
Sonun başlangıcı oldun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder