Pazartesi sabahını göremeyebilir demiş doktor. Oysa pazar günü doğum günü! Pazar günü doğup bir pazartesi ölmek.... hayatın ne kadar çalımlı olduğunu ve de acımasız.. anlatır belki sizlere.
Parçalama kendini ey hakir! Kendini kendinden soyutlamış, ruhunu etinden ayrı tutmuş cahil! yediğin, içtiğin neyse sanki son kez... son kez ama, tadını alıyormuşcasına yudumla. Yarın belki olmayacaksın aramızda!
Üzgünüm. Ama takdir buysa, geriye kalana taktir etmek düşer
- tak -
diye alınıyorsa insan yukarıya, boş yere yutmamak gerekir ağzına gelen sözleri.
İçim acıdı. Acıya o kadar alıştım ki... tadını ayrı tutamaz oldum tükürüğümden.Etim gibi, kanım gibi acım da fani.
Üzgünüm dostum... ne kadar üzülsem, üzüntünü hafifletemem, zamanında kimsenin benim üzüntümü hafifletemediği gibi...
Acı böyledir işte yalnızlık gibi. Kişiye özel bir o kadar yakıcı. Kiminin yüzü köseledir, çarpmadan geri döner o acı, kiminin ki ipek ten, yakar yıkar geride kalır kırık bir anı.
İnsanın en büyük morfini zamandır... o zaman ki, geçer akreple yelkovanla, günlerle, aylarla. Bir bakarsın acın hafiflemiş uyuşmuş bir beyin ve kalple devam edersin yola... eee hayat!
Ellerimde ölen oldu benim. Yüzüne bakarak hergün eriyip dibini aydınlatamayacak hale gelip lime lime dökülüp yitirdiğimde... hepimizi alıyor o toprak; istediğin gökdelenin, istediğin katında yaşa.Sonun aynı musalla!
Yanıda olmak isterdim. Aramızda kıtalar var, lanet olası okyanuslar var, kahrolası mesafeler var. Yanında olmama ihtiyacın var, benimde öyle. O zaman doya doya ağlardım seninle inan! Gözyaşlarının yetmediği yerde, kalbim gibi gözyaşımı da veririm sana ben.
Doğduğu günün ertesi ölmek herkese nasip olmaz belkide.Yapacak, avunacak fazla şey yok. Optimizmin canı cehenneme! acını yaşa kanırta kanırta. Nasılsa bir süre sonra sadece anılarımız kalıyor geriye. Bizi de kimse hatırlamayacak!
Benim denediğimse, sadece cehenneme gitme yöntemleri... amansızca.
Donmuş bir demir gibiyim, ne kadar kor koysalarda üzerime, erimeyecek benliğim. Donmuş bir demir gibi, ruhumun denizlerinde seve seve batarım seninle. dert etme!
Hakkımı ver de gideyim adalet! Sen beni ilelebet terk ettin! Benden de sana yar olmaz artık! Ya ver hakkımı gideyim. ya sonsuza kadar cefamı çek!
Terk et hayatımı terk et! Yoksa ölümü bile tehdit ederim!
Üzgün olduğumu söylesem, kalbinden akan asit nehirlerini ,gözlerinden sızan siyanürleri engelleyebilir miyim? hayır! Bana bütün gücünle bağır!
Oyun sanıyorlar... oyun! Bunca mal, mülk, somun! Gideceğin yerde ihtiyacın olan tek şey kendin! Oysa sen bunu daha buradayken kaybettin! Çocukluğunu sattın ! Ruhunu üç beş giysiye değiştin!
Üzgün olduğumu söylesem neyi geri getiririm hayatında dostum? Bana cevap ver! Kes ağlamayı! Nefes al! Aldığımız son nefes olmadığı nereden belli?
Son bir kez görmek diyorsundur şimdi.. .son bir kez... sonlar kimseyi geri getirmiyor ,kimseyi son kez gördüğümüz gibi hatırlamıyoruz emin ol! Hatırladığımız sadece sesleri.... seslenişleri bize.
Boğazından aşağıya akan kızıl alevden süvariler var, onlara geçit vermek istemesende akacaklar göz pınarlarından, ellerinden taşacaklar... taşlarla sapanlarla saldıracaklar.Eğilme! Dik dur.
Durumum yok... duruşum kayboldu. Donuk durak parçası gibi gelmeyecek otobüsleri bekliyorum bende. Binmeyiz olur biter...
Durdurun beni! Durdurun beni, bu hız beni ölüme sürükler. Kendi kelimelerimin içinde boğulacak gibiyim. Boğazımdan aşağı akan suyun denize dökülemeyeceğini bilir gibiyim.
Ben seni daima anladım. Sen beni hep anlamaz gibi yaptın! Oysa bak, bunun farkındayım. peki neden benden saklandın?
Ölmek istedin bunca yıl! Her gün, her an, her kelimende, bakışında... ölemedin ama! Görüyorsun ya! Ölüm ancak istediğine veren sürtük bir kadın gibi!
Kolay değil. Hiç bir zaman hiç bir şey kolay olmadı. Pratik, matematiksel çözümler bize göre olmadı. Biliyordun. Bile bile kolayı seçmek isteyişin, daima daha zor problemlerle yanıt buldu.
Yanında olmak istiyorum. Yanında olmayı beynimle değil, tüm bedenimle ,ruhumla istiyorum. O uçaklar beni almıyor henüz. O uçaklara düşmanım.Lanet okuyorum. Sen de dostum... Bir seçim yapmalıyım.
Sana saçma sapan şeyler soruyorum geçiştirmek için. Saçmalarsam, herzamanki gibi iyi gelir sana diye. Bana ne dedin? KORKUYORUM!
"Kaybetme korkusu, yalnizlik duygusu, ben asamadim bunlari ayaklari uzerinde duran biri olamadim hiç...."
Benim üzerimde dur o halde.Bırak seni ölene kadar taşıyayım!
Benim ayaklarımın amacı senin ayakların olmakmış. Bırak taşıyayım! Sevdiğin o manzaralarda durup molalar vereyim senin için.kısa kısa...
Üzgün olmana dayanamıyorum. Sen üzüldükçe duvarları yumruklamak istiyorum bunu, anlamanı beklemiyorum. Sevdiğim biri üzülünce parmaklarım çekmeli cezasını. Bunun tek suçlusu benmişim gibi.. öyleyim de! Öyle olmalı.
Kıpkırmızıyım! g
Giderek kırmızı olan bir kırmızı. Kendinden korkan ve simsiyaha kesen bir kırmızıyım...
Sense cam bir fanus içinde, kırmızı bir japon balığı... kaderine üzgün.. yüzmekten aciz
bir yüz çizmiş...
Kağıt ve kalemi eline almışsın uzun zaman sonra. Bir yüz çizdim dedin.Porselen yapmak isyorum! Kırık porselen yüzler...
Yeteneklerim silinmiş gibiyim...
Bu cümle sana ait değil! Seni kandırıyor o zehirli günler.. .Kanma!
Sen gördüğüm en parlak büyücüsün unutma.
Silinmez hiç birşey... sadece tozlandık biz..
Seçtiğimiz insanlar ,yüzyıllık tozunu bırakıp gitti bizim üzerimize.
Tozumuzu almamız gerek. Tozu dumana katmamız gerek.. .
Sahip olduğumuz parıltı asla kararmayacak kadar yakıcı.
Elime kalem almayalı.. yıllar? belki de...
Çizmeye her kalkıştığımda eskisi gibi yapamayacağımı ,biliyorum bende pas tuttuğumu...
Yeni başlayan biri gibi yaptığımı görürsem, gururumun kırılacağını...
o kağıdı kalemi kırıp yırtacağımı... ama pes etmeyeceğim. sende etme...
En kötü ihtimalle, biter...gideriz.
Herkes gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder