O vapura binmeliydim. Belki tüm sanrılarımı atardım simit niyetine martılara. Belki kurtulurdum serumla damardan aldığım, kanıma karışan o panikten.
Panik anında kendimi o gümüş rengi köpüklü sulara atabilirdim medet umarak...
O vapura bindim. Ne sanrılarımı atabildim parça parça, ne kurtulabildim zehirli panik serumundan, ne atabildim kendimi gümüş köpüklü sulara.
Sadece gözlerimi dikip baktım. Hiç kırpmadan, nefes almadan, sarsılmadan, düşünmeden.
O kadar güzelsin ki!
Şaşkınlığım sana olan nefretimi bile unutturdu. Kurtulmak gerekli senden.
O vapura bindik, ama sen farkında bile değildin. pervanelerin yarattığı o anaforla köpük köpük olup, yokolup gittin.
İstanbul old city! yazıyordu. gördüğüm tek şey; tüm eski anıların değişmeyen bir kalabalıkla birlikte cami silüetlerinin, yalnızlığın, terk edilmişliğin ve bir o kadar güzelliğin altında eriyip bitmesiydi.
Derinliklerine gömüldük acıya dayanamayıp o gümüş denizin. Köpükler okşadı dalgalı kalbimi.
Kırıldık. Bir an olsun tamiri aklımızdan geçirmeden.
Kurtulmam gerek kendimden dedim. Yine beceremedim.
O vapura binmek istedim sadece. Yürüdüm. Yürüdükçe aktı ayaklarımdan zehrim.
Biraz olsun iyiyim. Henüz vazgeçmedim ama.
Yine geleceğim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder