22 Ağustos 2008 Cuma

DELİRDİM EVET!ALIN BAŞIMI SİZİNDİR.

Çok mu yasadım ki.?
soru sormadan yaşayamıyor gibisin daha çok.
bense soru sormadan birileri onlara hazır cevaplar yazan biriyim daha çok.
birlikte bir elmanın kurtlu ve kurtsuz yarısı gibi edebiliyorsak ne ala...
o Vakit şerefe Sende VAr mı ki.
Meşe Damıtmak Gerek Haliyle
3 Gün İçsen Ve YAzsan Yorulur musun ki,
Üstelik hayatım Hep Gece ...
sessizce.
Başlaman İçin Verilecek HArfi Buldugunda Sona Gelmiş Olmakta mumkun ... Zaten Son Nedir .Ben,sen bide Bakkalın Köpeği..
Adın Ne Senin Küçük Kız
Neden içiyorsun ?...
aklına ziyan vermekle geçirdiğin
bir gün daha tıpkı dün gibi
ne zaman saate baksam
yarının yeniden başlayacağını bilmek
arıza veriyor bana.
gülme! henüz dargın değilim sana.
zincirleme hatalar tamlaması demiştim buna ben. sen bisikletini ite ite önümden geçerken, misketlerimi önüne atmayı düşündüm kaç kere. kaç kere yakmayı düşündüm canını bir bilsen.
nereden bilecektin ki!
kendine dair bile bildiğin hiç bir şey yokken.
ben senin zehirli her sözünü
koluma enjekte ederken
sen hangi dağdan döne döne iniyordun kırmızı başlıklı kız?
ayaklarıma baktın önce
hafiflemiş gördüm seni dedin.
hafifledim evet. önce düşüncelerim terk etti beni. sonra ruhum
en son ne zaman maça gittim. bunu da hatıramıyorum. maça papazlarını çok severim oysa. kupa kızlarının cilvelerine verdikleri sert tepkiler beni hep eğlendirmiştir.
bir yandan sana yazıp bir yandan G nin amerika gözlemlerini dinliyorum. çok tuhaf. kıyma almış, tadı yokmuş. tavuk alıp haşlamış suyu bal gibi tatlıymış yandı canım tavuk suyu çorba dedi.
demekki hiçbirşeyin tadı aynı değil hiçbiryerde.
unutmanın iyi olmadığını biliyorum.
yaşadığım onca fenalık
onca güzellik
unutmayı haketmiyor.
beni fillerin mezarlığına bırakın.
sahte üzüntüleri bu yüzden gerçeğinden ayırt edemiyorlar işte.
halbuki, herkes kendi gözyaşının tadına baksa sadece...ne şık olacak.
beyninin kıvrımlarını ütülemiş bir insanla karşı karşıyayım. böyle daha afilli göründüğünü söyleyip duruyor. beni ilgilendirmiyor bu tabii.
ama komik ne bileyim.
herkes bu kadar düğüm olma merakındayken.
sanıyorlar ki ölünce bitecek herşey.
cennet ve cehennem diye ikiye ayrılacağız
tıpkı yaşarken kaybedenler kazananlar
iyiler ve kötüler olarak ayrıldığımız gibi.
oysa sadece dumana boğulacağız.
o sis perdesini aşan herkes
yokolmaktan kurtaracak ruhunu.
lanet üzerimizden kalkacak kısa bir süreliğine.. bir süreliğine.
sanıyorlar ki, ölmek zor olandır.
sonra herşey yeniden başlayacak.
her zaman olduğu gibi.
kendi içinde sürekli devinen
eşindikçe başka mahzenlere yol alan
sıradan
terk edilmiş
öyle yalnız
ve öyle çaresiz güzelikte
canlar olacağız yeniden.
kendin olabilmek ne can yakıcı.
tıpkı bilmek gibi.
bilmek... canını acıtır insanın
bilir ve tüm dünyanın ağırlığını sol şakağında hissedersin.
ezilir misin?
orası sana kalmış.
suyu sevmiyorum evet.
çünkü asla temizlemiyor içimizdeki kurtlanmış kokmuş anıları
su bütün afişlerde en üste yazılırken bütün işi sabun görüyor aslında
suya sabuna dokunmayanlar daha çok yaşıyor halbuki. oysa bize tam tersini öğrettiler.
mikroplar sizi öldürür. temizlik imandandır.
benim iman dolu göğsüm gibi serhadim var vb.
demekki doğarken bağışıklığımız çökmüş bizim.
artık bir eşşeği bayıltacak kadar alkollüyüm.
damarlarımda ki alkol ne kadar sürede buharlaşacak, şimdi bunun üzerinde çalışıyorum
gabriel satar insan oğlunu işte.
şeytanla ortak iş yapar. ikiside ayni soydan degilmi?
zannımca aynı. lakin nedense gabriel hep iyi polisi oynar insanın gözünde.
insanda ki nasıl bir gözdür ki, iyiyi kötü kötüyü iyi biçer.
ben daha ziyada bicildim
bicilmis kaftan gibi
kaftanlar çok değerli giysilerdi eskiden
kaftan biçmek de en değerli zanaat
mecaz anlamda biçilmiş kaftan olmak da değerlidir biliyorsun sen.
sen olmadan karşıya geçmek gibi zor.
zor yani bilirsin.
onun için bizim sahilleri mesken ettik.
kirmizi kupalar hala bitmedimi ?
guzeldi kahve kabindan kasik yapmak
güzeldi. ama o güzellik, üçümüz birarada, üçü bir arada içerken güzeldi en çok.
kırmızı kupalar sizlere ömür. evde var diyor bizimki ama sanırım kupa ile ne ben içki içebilirim, ne de o orucunu bozar kupanın tadıyla...
ucu bir arada hala
kaderi iki kisinin surekli ayni kitada olmasi mi ne
ben burda siz ordasiniz
sonra sen buraya gelince yine iki kisi ayni kitada olcak ama bir hep tek basina
bebeğin tadını kahve ile çıkarmak için.
bu kadar anamlı olamazdı bir cümle.
hayatımız ayrı kıtalarda aynı yerde,aynı kıtalarda ayrı ülkelerde olmakla geçecek besbelli
gecermi sonsuza kadar uzarmi bilinmez
yakin bir gelecek onu gosterdi bize gun isigi kadar gercek
sonu olmasin boyle
ayri olmaz hayat bu sekilde
ayrıldığı yerden birleştiririz
zor birşey değil
sadece inat dedim ya!
inat önemli herzaman.
batma su üstünde kal. akıntı seni bana getirir. yada beni sana
insan bir kendinden gidemiyor bir de sevdiğinden.
gelmeliyim
ve bulmaliyim seni
dosttan da ote
yazık olacak bizim oğlana.
en çok o üzülüyor.
gün be gün eriyecek.
mum gibi dibini aydınlatmaz olacak sanki.
olmaz umarım.
ummak, çözüm değil gerçi ama...
yakmadık yıkmadık biz hiç.
kırmadık birbirimizi.
bazen sinir olduk sadece.
ama hafif nevrozlarla onunda üstesinden geldik.
gidişimiz süreli yalnızlığa mahkum ediyor bizi tabii.
bunun üstesinden gelebilecekler mi hayatımızdaki adamlar...merak ediyorum.
yakan biz değildik. cebelitarık daki tarık bin ziyad gibi gidendi gemileri yakan.
o benim öküzlüğüme sinir oldu
ben onun çok soru sormasına
diğeri de ikimizin enerjikliğine.
sen deyimler sözlüğü yap benden.
ben gözlerim açılınca okurum erkenden
bu kedi delirmiş.
gecenin bu saatinde bu kadar enerjik olmak için neler vermezdim?
bilmiyorum. eğer bir şeye sahip değilsem zaten, verilecek bir şeyim de yoktur.
nerde kaldı. gitti yine.
o gidip gleiyor hep böyleydi böyle olacak.
o gidip geldiğinde hep beni buluyor yerimde yeller esmiyor hiç.
seratonin...
bunun için denemediğim bir yol var mı diye düşünüyorum, yok sanırım.
ama hiçbiri etkili olamıor yeterince
sanki beynimde kocaman bir delik var.
kapkaranlık bir sırrı yutmuş gibiyim.
yanında olmayı isterdim. sana söyledim az önce. sana söyledim tüm boşluklarımı
o boşluklar hava ile doluyor şimdi bir bir.
yanında olmayı isterdim. şimdi istiyor muyum?
bir önemi yok sanırım.
yanında olmak nedir ki hem?
insan kendi yanında durabilir mi önce onu sorarım ben.
sen kaç kez yüz üstü bırakıp gitin kendini?
hala dost muyuz?
dostluk.. geçerli midir insan kendine ihanet etmişken?
Yüz üstü Kalmadım hiç
Ama çok Yükseklerden Düştüm Sırt Üstü
aşağıda bekleyen belkide Yüzüstü kalmama İzin vermedi ,Ama Sırtını Döndüğünde Suratını görebiliyordum .Sanırım Yüzü yok...
çok zor zamanlar geçirdim.
hala geçiriyorum.
bir anlamda geçirgenim sanırım.
zorluklar geçip gidiyor benden öylece.
benden götürdüklerini bir başka bene bırakıyor. onu da ben yaşıyorum.
naptim ben
ya ben naaptım.
bir çuval incirle bir alakam olabilir mi şuan?
kediye yemek vermeliyim. ya da uyutmalıyım.
yoksa beni parçalara ayırıp yiyecek.
hanibalist bir hayvana insanlık öğretmeye çalışıyorum. yanlış yoldayım biliyorum.
bazı yollar vardır, adamı yoldan çıkarır.
hiç kimse evcilleşemez.
hiç bir canlı
ehlileşemez.
yaban hayatı sürmek ve ovalara geri dönmek istiyorum. en çok sarı çiçek toplamak isterim.
bir baksan!
baktığın yerde yazdıklarımı göreceksin.
satır satır sayfa sayfa...
kanla acıyla yazılmış kelimelerle örülü ilmek ilmek...
bir baksan !
içimden koşarak yanına gelmek geliyor duy beni lucifer!
gitti. sanırım truli kapısını çaldı.
duyuyor musun? yoksa bu gelen onun ayak seslerimi?
ah beynim. bir bilsen ne çok sevdim seni.
ne çok aldattım.
sana defalarca morfin dayadım her bıçak altına girdiğinde.
ah beynim. o kadar güzelsin ki!
bu güzelliğin canımı yakıyor!
sende yan!
cennetin yıkıntıları üzerine kurmuşum bir cehennem yanmaktan bahseden de kim?
kuşlar sadece uçmayı bilir.
onların uçuşundan pay çıkaran bizleriz.
ne yöne uçarsa o yön kuzeydir.
ayağına bağlarsın nameni götürür geçerken bırakır keza kendisi zaten uçuyordur. yolunun üstüdür bir kıyak yapar.
kuşlar sadece uçarlar.
kendiler için. öylesine. neden olduğunu bilmeden.
belkide böylesi en güzelidir.
bilmeden daha iyidir yaptığın herşey.
biri bir gün bana bunu neden yaptın dese,
ona bilmiyorum desem...
çok daha çekilir olacak demekki herşey.
biri bir gün ne gıcıksın dese, bir başkası da beni işaret ederek o hep böyledir sadece böyle... dese...
der mi?
biz buna kısaca : zincirleme hata tamlaması diyoruz. bir de edilgen cümleler var ki, ona hiç girmiyorum. zira girilecek kapı kalmamış
kah gülerim kah ağlarım kah-ramanlarını üzerim hayatın. o yine de bana kızmadı hiç.
yine de arkasını döndü güvenip ben gtüme bile güvenemezken. helal olsun! yaptın yapacağını yine!
bir de hiç üzülmemek var ki... kavgada söylenmez
geçen gece uyandım saati bilmem ama tahmini bir anda. karanlıktı çok karanlık.
su içtim yürüdüm biraz koridorda.
yatağa girdiğimde stephan king ' in "o" su geldi aklıma. sadece aklımla kalmadı odama geldi. bana o sivri kanlı dişlerini yılan gözlerini ve sevimsiz pençelerini sürüdü.
korktum mu?
evet korktum. demekki hala yaşıyorum!
yanımda defter duruyor 6 ortalı
bir ortası senin bir ortası benim
bir ortası bugünün
diğer ortası yarının
bir ortası geleceğin.
sonuncunun ortası yok.
onu bi bulsam....
az kaldı hissediyorum. hissediyorum bak ellerim titriyor. gök başıma yıkılacak.
gök-yüzün aydınlanacak ve ben yine üçgen tabutuma döneceğim.
kafası iyi diyeceğim.
doğuştan yani.
bizim gibi içmelere düğümlere ihtiyacı yok onların.
kafası iyi diyeceğim.
beyninin kıvrımları düzleşmiş.
ütüyü çok sever onlar.
bense kıyafetlerimi bile yıkamam.
ben patates değilim.
gittiler işte. kalakaldın söyledim sana.
herzaman kara göründü diyen biri çıkmaz.
herzaman sonsuza kadar sürmez.
hoşgeldin ya sinsi rapido!
mürekkebin kan gibi akıyor.
kanamalı bir hasta gibisin. seni acile götürmeliyim.
yara bandı neyine
herkes gitti sen kaldın
heyhula!
ne acaip dönüyor dünya.
o dönmesede sen kuyruğunu kovalarsın zaten.
bir bitse şu doğum sancıları.
doğuruyorum, binlerce milyonlarca cümleye gebeyim.
hepsine nasıl bakacağım?
boşver
allah rızkını verir.
ölü taklidi yapıyor.
deviriyor çamları
yıkıyor etrafı sonra tam vurmak için eline alınca ölü taklidi yapıyor.
sanki ben de yuttum.
taş düşsün o komşunun kafasına.
yeni yaptırdığı mutfak şöminelerinde yansın
kripton yutsun süpermeni varsa.
bağır bağır açılırsın dedim.
hala susuyor. acaba sağır mı?
Kaç kilo çekiyor sorumluluklarım?kiloya vursak terazinin sakızlı olmasını da bildiğimize göre ben bakkal diğilsem bile yaklaşık olarak darayı çıkart hmmmm
sanırım boyumca çeker. yada 4 çeker.
arazide iyiyimdir.
istiyorum ki hep göreyim.
ama bazen görülüyorum da. e olmuyor tabi.
kaç oldu saat hala burdasın. orda saat kaç?
ohio ya gece geldi mi bizim buralara da kurtlar iniyor kardeşim.
inme iniyor kurtlara.
ben kalkıyorum onlar sarkıyor. onlar iniyor ben kalkıyorum
asfaltın hakkını vereceksin tabi. onca emek. bul işle yap dök kurut ki birileri geçsin. kendime buradan bir hareket yollasam görür müyüm acaba?
yalnız değil gibi görünüpte yalnız olmak iyiyse yakarım kendimi şuracıkta.
affetmem. edeni de anında silerim.
elerim üşüdü. üstümü ört anne!
ağzımı hala açamıyorum.
çenemi eskisi gibi kullanamazsam,
nasıl yaşarım ki ben.
en sevdiğim şeyleri nasıl yerim.
onların çorbası da yapılmıyor.
işte bu yüzden içiyorum. içmekten ölecek miyim?bilmiyorum
ona bakarsan rapunzel mal mı afedersin?
adı güzel ama kendi 24 ayar.
parıl parıl parlıyor kuleden.
neymiş efendi paşa tırmansın, seni kurtaracak mı götürecek mi neyse artık...
sen bunun içni saç uzat kızım ha uzat. ör bide tam olsun.
at aşşa çekinme.
allannnnn saaalaaaaaaa
bugünde gitti günlük.
günnerden bir gün masal masal içinde
manyak mıknatısı özelliğim fabrika çıkışlı mı acaba? yoksa kendim ayarlardan silebilir miyim?
kafamı toplamak istemiyorum
düşüncelerim patlayıp duvarlara saçılsın
duvardan kayarak yere aksın
içim parçalansın
parçalarımı yapıştırmaya kalkmayın sakın.
olduğu gibi kalsın
yormayın beni...
yeterince yorgunum bugün.
yorgan gibi üstüme alacağım uykuyu
sıcak ve derin
yarın da başka bir gün.
nede olsa!

Hiç yorum yok: