kendi kendine iskence etme konusunda sanirim uzerime cellat tanimiyorum.
evet , belki baskalarina da aci cektirdim ama hic biri bu denli canice olmadi ve bu kadar zalim.
kendi kendimden umidi kesene kadar devam ediyorum. saga sola carpiyorum. ne kadar surer bilmiyorum. surekli ara vermeyi dusunup, bunun icin karar alip, sonra tekrar kendimi ayni durumda buluyorum. saga sola carpan ve parcalanan bir et parcasindan farksizim.
canim acimiyor canim. bu beni daha da sinirlendiriyor. bu kez daha siddetli carpiyorum yumruklarimi ve basimi lanet olasi ve suskun duvara. kanimin onu dillendirmesini diler gibi.
bir duvardan medet umar gibi. aciz bir yaratik gibi.
cok yalnizim. her ne kadar yanimda koruyucu ruhlar olsa da, kokuna kadar yalnizim. bu yalnizlik, yuzumu, beni sekilden sekile sokuyor. aynada ki aksimden korkarak iceri kaciyorum. siginacak bir sey ariyorum ve o sise hep orada bana bakiyor. alay eder gibi. baska caren yok der gibi. mecbursun der gibi...
susup ona dogru sinsice surunuyorum yerde, onu avuclarima aliyorum. kapagini acip iri yudumlar yuvarliyorum. Jack, aziz dostum diyorum, lanet olsun sana!
aklimdan hic bir sey gecmiyor diyemem. aklimda gecenlerin hizina yetisemiyorum. kendi hizim sonum olacak, kendi beyninin kivrimlarinda hiz kurallarini asip olecek biri olmam beni endiselendirmiyor bile. yapmam gereken o kadar cok sey ve soylemem gereken o kadar cok sey var ki... bunlari nasil yapacagim hakkinda en ufak bir fikrim bile yok.
birileri benim icin tum bunlari kolaylastirsin lutfen diyorum, bagiriyorum bagiriyorum... duysun birileri. ve kendiliginden acilsin kapilar. yuzume kapanan onca kapi. vurulan onca kilit...
hepsinin yok olmasini istiyorum. uyandigimda hepsinin tuhaf bir ruya oldugunu anlamak beni kendime getirecek ve o zaman agiz dolusu bir kahkaha atacagim biliyorum.
bu git-gel ler benim kaniim emiyor. icimdeki tum sivinin mutfak lavabosundan giden bulasik suyu gibi cekilip homurtularla gidisine benzer halde yok oldugunu hissediyorum.
o siviyi yerine koymaliyim. geldigimden beri su icmiyorum. lanet suyu icmedigim ve bu halde tuhaf dusuncelerle surekli devinim halinde cemberler cizdigim icin, kudurdugumu bile dusunuyorum. artik dusunmek istemiyorum.
kahrolasi basimin bi an once kopmasi icin metroya gidip o citkirildim fransiz adamlardan birine omuz atmayi planliyorum. ve okkali bir kufur. dili farketmez. evrensel olan yalnizca muzik degildir.
bogazimda korkunc derece pasli ve kor bir bicak var gibi hissediyorum. bicak yavas yavas girtlagimi parcaliyor. sonra birden yazdigim tum yazilarin bulundugu defterden sanki gorunmez bir el tum sayfalari tek tek yirtip burusuk toplar haline getiriyor ve bana firlatiyor. kes sunu! kes sunu!
bicak dahada bastiriyor sanki bu kez, sesimi kesmenin iyi bir fikir olacagini dusunuyorum.
olmek istemiyorum lanet olsun!
under blue moon i saw you ...
caliyor fonda... artik gitmeli diyorum. gelmeli ya da...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder