3 Mayıs 2016 Salı

Yazmazsan, ne Yaz gelecek ne Bahar...yaz ki kışlara gebe kalmasın hayat!

Kaç yıl oldu? 2-3 belki 5? Bir kara deliği daha kıl payı atlattığımdan beri ne kadar geçti iyileşmemin üzerinden? Her zaman acısıyla sayfalarca kilometrelerce yazan o hisli puslu bilge kadın, bu kez ne oldu da bu kadar sessiz, izsiz kaldı? Bunun pek çok sebebi var. Bunları kimseye anlatarak zaman kaybedecek değilim. Çünkü milyarlarca cümlem var ve hangisinden başlamam gerektiğini bilmiyorum yine. Aslında neden hep en baştan başlamak zorundayız anlatmaya bunu da bilmiyorum. Bu kez en sondan başlayacağım yazmaya sanırım.  Artık 36 yaşındayım. Bir Askerim ve aslında kendi içinde oldukça düzenli ama dışarıdan bakıldığında fevkalade düzensiz bir yaşamım var. Hala çok fazla yemiyorum. Sadece artık daha çok daha az içiyorum. Eskiden benim için çok önemli olan dostlarımın hiçbiriyle görüşemiyorum. Bir zamanlar onlar benim hala nefes alabilme sebebimdi. Bir kaçı bir kaç kere beni ölmekten kurtardı. Ruhen ölmekten. Bunun için onlar ömrümün sonuna dek göğsümde bir gurur nişanı olarak kalacaklar. Zamanım hala yok. Zamanım aslında ne çok. Ama değişti herşey. Herkes bir yerlere sığındı. Sığınma taleplerini baştan sona reddediyorum ben hala! Dünya'da o her zaman aşkla fotoğraflarına baktığım Blue Planet'ta gezip görmediğim, soluyup yemediğim, sokaklarında toza, eğlenceye, hüzüne, kendini beğenmişliğe bulanmadığım, yazını kışını ciğerlerimde tenimde hissetmediğim hemen hemen hiç bir yer kalmadı. Bir hayali yaşamanın bedeli hep bunlar. Bir zamanlar onlar olmadan nefes alamadığın dostları insanları, hayatının en özel anlarını, uykularını, dizlerini, belini boyNunu, bedeninin en canlı yıllarını veriyorsun bunu yaşamak için. Hayat boyu aklıma bile gelmezdi bir gün hayal ettiğim bir şeyi yaşamak için bedel ödeyeceğim. İyi bir anlaşma sundu bana Tanrı, bu kez hezeyana, gaflete, deliliğe kapılmadan düşünüp sanırım doğru kararı verdim. Kendim olma yolunda ödemem gereken bir bedel vermeliydim bu hayal için. Verdim de... Pişman oldum mu? Hayır. Değiştim mi bunu yaparken? Kısmen. Yapısal ve manevi olarak ileriye taşıdı beni bu yeni hayatım. Şimdilik daha iyi kotarıyorum durumu. Stabil olmak için pek
delirtiyordu anlamaya bile başladım. Çünkü ben uyumu sisteme uymakla özdeşleştirmiştim. Halbukisisteme değil, dünyanın kendisine uyuyorum şimdi. Nereye gidersem o insanlar oluyorum.      Merakıma hala gem vurmuyorum. Hala yepyeni insanlar tanıyor, yepyeni maceralar yaşıyorum. O çok sevdiğim Puslu Kıtalar Atlası'nda Uzun İhsan Efendi'nin söylediği gibi:" Bu dünyada en büyük mutluluk,bu dünyanın şahidi olmaktı." Her geçen yıl baktığımda şöyle geriye dönüp; o hırçın o yalnız ve kederli genç kadının bugün daha güçlü, hala kederli ama yalnız olmadığını anlamış bu sebeple hayata daha fazla tutunan biri olduğunu görüyorum. Kendi özeleştirimi düzenli olarak alıyorum her yıl kendimden fazladan tükettiğim supplementler gibi. Plasebo etkisi belki de. Ama düzeliyor duruşum. Sırtımdaki o bana ait olmayan kamburdan kurtulduğumdan beri. Neyse böyle işte. Yazmalıydım artık. Bu kadar ara iyi değil, hep söylemişimdir. G'yi özledim. Onunla konuşmayı. Gülmeyi. Bir gün gelecek. Tekrar içeceğiz. Biliyorum bunu. Şimdilik bu kadar. Ama aslında herşey şimdi başlıyor.

29 Haziran 2013 Cumartesi

Fizik,atomun kalbini kırdı: Hiroşima'yı yarattı.
Biyoloji,genin kalbini kırdı:Robotu yarattı.
Medya,insanın kalbini kırdı: Magazini yarattı.
Ekonomi,sosyolojinin kalbini kırdı:yağmacı toplumu yarattı.
Kimya,otun kalbini kırdı:Eroini yarattı
Şiddet,onurun kalbini kırdı: Tevazuyu yarattı.
Aşk,haretin kalbini kırdı : Cep telefonunu yarattı.
Cinsellik,bedenin kalbini kırdı: Çocuğu yarattı.
Tüketim,ihtiyacın kalbini kırdı: Reklamı yarattı.
hak, tutkunun kalbini kırdı: Hatayı yarattı.
Şeytan,tanrının kalbini kırdı: İntikamı yarattı.
Bencillik,ihtirasın kalbini kırdı: Özensizliği yarattı.
Cehalet,cazın kalbini kırdı: Kurguyu yarattı
Doğum kontrol hapı,heyecanın kalbini kırdı: Pornografiyi yarattı.
Kudret,felaketin kalbini kırdı: İyiliği yarattı.
Renk, imkansızlığın kalbini kırdı: Uzayı yarattı.
Sürat, dostluğun kalbini kırdı : Ölümü yarattı.
Akıl,Şizofreninin kalbini kırdı: Sanatı yarattı.
Oksijen,kanın kalbini kırdı: Kanseri yarattı.
Özen, arzunun kalbini kırdı: Suskunluğu yarattı.
Gerçek,yalanın kalbini kırdı: Kehaneti yarattı.
Alışılagelmiş,çılgınlığın kalbini kırdı: Cinneti yarattı.

Sen...Sen,kalbimi kırdın: Beni...BENİ yarattın!

K. İskender

28 Haziran 2013 Cuma

26 Haziran 2013 Çarşamba

Ksk Cmllrm vr!

 Br bkmşsn nlm ln pk çk şy rtk nlmsz.Ndn m? çnk ç bşltlmştr. ksktr rtk byk br ksm. Hl bylykn, nlr nlmk zrlşr v rtk bşy hssdmz,dşnmz,yşymz lrsn. Snr klkr byk br syszlkla,tm bnlrn srmls ldğn hld sn nsn st br çbyl svn v yşmn nlml kldğn hr frstt dl gtrdğn kşy sçlrsn.
 lsn. Snd kndnc hklsn, m kndnc..lsl nrmlrd dğil nlycğn.
Bldğn,syldğn,nndğn,gvndğn hrşry rtık snn kdr nlmszdr! ç bştr. sl dlmyck br gdkl snsz dk yşmn dlğyl...

tk trft grşrz mg!!!

Kahrolsun Bağzı Şeyler...

Birileri vardır yakar yıkar tarumar eder...Birileri vardır,gelir öper geçer kanayan yer.
Soru şu: Sen hangisisin ekselans?

Kimya Sebebiyle İnsanlıktan Sınıfta Kaldın!

   Senin etin,eklemlerin,ruhun kadar acıyıp sızlamıyor kimsenin bir yerleri dostum!
Çünkü göğüs kafeslerinde kalp yerine koca bir kara delik,kafataslarında ise karanlığın örttüğü şeytan var onların.
   Çok da kafana takma yani. Sana sormasından anlamalıydın oysa en başta: " seni üzerim diye hiç korkmuyor musun?" Yok, korkmam ki ben. Niye korkayım, beni artık kim daha ne kadar üzebilir?.
Zikrinin fikri daha en başta belliydi oysa. Sen anlamadın,anlamak istemedin.Her uyarı bir sonrakinden daha şiddetli patlamalara sebep oldu durup dururken ve sen yine anlamadın.Oysa, tüm bunları anlayacak zeka,deha,yürek mevcuttu sende,yapmadın,yapamadın.
   Aşk sana hiç iyi gelmiyor dostum. Standart insan kimyasına sahip değilsin çünkü sen. Standart veya vasat kimyalı canlılar bazı şeyleri olanca vicdansızlığıyla ve körlüğüyle, yer yer hiçe sayıp şiddet kullanarak atlatıp görmezden gelerek olayların üstesinden gelirken sen, farklı kimyanla hala olayları düzeltebileceğini sanıyor, üsteledikçe üsteliyor, "olmaz ulan düzelecek bu düzelmek zorunda bu kadar zor değil yani" diyor ve sonunda ne acıdır ki hep, sıçıyorsun dostum...
  Bir ilişki sana asla huzur getirmedi, çünkü sen huzurun senin içinde ve yalnızlığında gizli bir çiçek olduğunu bile bile en karanlıklarda,o karanlıklara ait askerlerin miğferlerinde, soğuk bıçaklarında,vicdansız saldırılarında aradın.
  Oysa huzur, güneşli yerlerde açan,ağaçların gölgelerinden, yırtıcılardan,böceklerden uzak oksijenin bol olduğu göğe en yakın yerlerde açar,biliyorsun bunu.
  Terk et dostum sana ait olmayan bu karanlığı. Bu karanlık ve onun askerleri seni yalnızca incitir. İncinirsin kanatlarından biri kırıldığı için vahşice, belki de asla uçamayacak daha da kötü yırtıcılara yem olacağın için. İncinirsin, o yırtıcılara vicdan denen şeyi asla hiç bir çığlığınla anlatamayacağın için. Sessizlikle girişip, bu noktada kaçıp kendini emniyete almak ve tüm gözlerden,ücralardan, tehlikelerden kaçmakla gelişip, iyileşmen için kendine zaman tanımanla sonuçlanacaktır süreç.Tıpkı yaralı hayvanlar gibi sende kendi yaralarını emniyetli bir yerde yalayarak iyileşeceksin!
  Sen, sana ait olan güzellikleri al hayatına,sana asla ait olmayacak keder ve acıyı değil. O kadar güzelsin ki,güzelliğin can yakıyor dediklerini de değil. Seni seviyorum ama....ları da değil. İnsanca yaşamak için PARA PARA PARA diyenleri hiç değil...İnsanlığı sana ayrı ona ayrı çalışanları değil.
  Sen sadece...yalnızlığının fanusunun içinde büyüt kalbini çocuk! Yine bahar geldiğinde çıplak ağaç dallarında yeşil yapraklar gördüğünde ilk kez, "winter is gone" de ve gülümse.Kedileri sev,onlarla dertleş. Yürü saatlerce başka amaç gütmeden.Canın ne istiyorsa,kimi istiyorsa onu yap ve orada ol. Huzur,sana orada yüzünü gösterecek yeniden. O sana kırmızı ince bir iple bağlı ayak bileğinden.

17 Ağustos 2012 Cuma

BENZİN VEKİLE BEDAVA OLM!

Okumayayım diyorum gazete. olmuyor. akşam akşam asabımın katsayısı 10' larla ifade edilirken aniden rakam 100 lere çıktı sayın seyirciler. hiç tanımadığım, boğazında kendinden mürebbiye fularlı mor saten gömlek giyince nedense tüm çirkinliğini, tüm kaşarlığını örtüp toplumun zaten katarakt olan gözüne pek bir hanım hanımcık efenim pek bir adaletli kar partili göründüğünü zanneden ve tuhaftı rki benim ülkemin bir yerlerinin beynelminel vekili olan bir kadın....Tbmm nin vekillere zaruri kıldığı son model ağır makam arabasıyla millet adına çalışmamış ama çok güzel gezmiş tozmuş servis çekmiş efendim. ve bunun benzin maliyeti bir senede 31.000 lira! bu ablamız meclis vekillerinin  makam aracı yıllık benzim masrafı olan 485bin liralık listede 31.000 lira ile birinci olmuş. bravo diyoruz kendisine. üstelik millet adına gezmiş tozmuş. kürsüye bir senede sadece 4 kez çıkmış. kendi ve partısi adına hiç bir yasa tasarısı cart curt etli sütlü bunlarla uğraşmamış efenim. neden? çünkü demiş ki kendi ultra yüksek ayküsuyla: fazla göze batmazsam meclis içinde, sivrilmezsem vs., benzimin senelik gereksiz telefon, uçak cart curt çocukların sümenaltı harcamaları filan halkın da kimseninde gözüne batmaz zaar.
 adını bile bilmediğim bilmek istemediğim tarihin insanlık suçu listesinde adı okunmayacak ama hiç kimseninde ( en azından benim ülkemde ) yaralı parmağına işemediğin için adı bile anılmayacak, silinip gidecek , hatta milletin sana iş yap sorun çöz diye aylık verdiği parayı geçtim vekil maaşı olarak vergilerimizle altında ferrari varmışcasına gazlayan kadın!
................................ ........................... . ............ ............................ ........................... . ........ ..... !!!

not: noktalı cümle okuyucumun hayal gücüyle sınırlıdır!